18 Ocak 2012 Çarşamba

uzun bakacak sen aklısın


kibarca gezinen birkaç gezgin
de metrelerce uzun bacak
ağaç arasına ayak dedirtmiş ucuyla
bel içi gibi kıvrılan palmiye yüzü
tırnakları sert hüzün
kaçırdım sandın sen ama
bir an ını bile bırakmadım
hatta bakarakkaldım
muz gibi soyuldu pamukların
altından dillerin dumanların
bacalar tünedi tel tel çatılara
bal için kırılan ay gözü
baştan kara gibi koşanların
ince kızıyla sızdı aralara
gelişi güzel dar katılara
saçın karışmış aklına senin
altın dibi arap saçın
yere çarpmiş besbelli hızlıca
kızım kristal hiç dinleme tırak
bırak ellerin kuş kanadı gibi ötsün
uç bıçak tenin taze yerin
kuzu var hala ağzında
bir hidistancevizinin
göğsündeki yanık güneşin
fazlası ısınmış tuzdan sonra
yutmuş buhar hasını havaya karışmış
bir merdaneye dolanıp pervanelerle tanışmış
be hamurparmak üstüne de biraz beyaz toz serpin
tepsilerde oynamış una da bulanmış
sonra bahçe katından
bulutlara oflamış
küreklerle kaçıklara açılmış
geceleri ölünce
ertesi gün tekrar uyanmış
dallara sarılmış gökkteki devlere
seni dinlemem şov saatleri ikindiye alındı artık
derin rüya dediğin bir dem uykuda
senin o aklına karışmış dibin ayağına değmiş şaçıyla