15 Ağustos 2013 Perşembe

kaç katman

dün gece sana olan mesafemi ölçtüm
sonra başka bir dünyada sana olan uzaklığımın bana olan yakınlığı
çoğalan zevki hep karıştırmaktı biçim
nasıl bir hesapta bulursun ki kendine çıkıyorsun o yolu dedim
bıraktım sonra arkasına usulca düşsün
arkasına inanması güç olmuş ona çünkü
ah etlerini bağladığı güzel kemiğin güzel sesli tarlası
fazlı ışıldaklar ve gölgelerden
fısısltılarla uyutmuşlar onu kendinden uzağa gitmiş
nasıl bir doğruda batıdan ölçmeyi doğunun başına dokunmadan
kalabalık sade seni ortasına oturtunca esebilen bir rüzgar

başkasına benzeşmenin parçalanan hecelerce dile düşmesi
yüzünü kaldırıp altına dokunan oldu mu senin
iki eliyle ıslak derisizliğine sarılan oldu mu

öyle boş bakıyorum ki benden gerisini gör bir alemin göz deliği
baktıkça içine eğiliyorum
biz aynısına bakmıyoruz ta başından
sonra san ki seni yollar yaratyor
bak uzamdan çoksa nasıl biri diyor
orada değilse nasıl yine de orada
bir çocuk tanrı var diyorum ne değerli bir kristal
o uyuyamadığında kendi güzelliğinin derin uykusunda

sesin sen yokken asıl seni seviyor
sen dediğimde 3 4 5 kulağa dolaşıyor
ben de bu çarpışan yanımın cismiyim
kaç kez kulağın kalbinde titremiştin


bak sana söylediklerim var
ona söylediklerim başka mı ona
aynı ayın görmediğim başka yüzü başka
kaç kez
biri diyor en fazla iki için
iki ayrık nokta bir çizgiyle uzanıyor
sabah yeni uyanmış esniyor için
bir hapşırık zerresinde gizlenmiş geziniyor
giz dediğim bağırmadığında en küçük hali onun

kolları sevgilin ağaçların
uyku onun yaprakların
damar kabarıyor büyüyor büyüyor büyüyor kemikler bırakmadan 
yırtıp gitmiyor
ve içi dışına heyecanlı kırmızıdan
kırmızım soruyor senin için
açıktan yeşil misin

her damarla bir kalp tabaklar çarpıyor
boşalıyor suyu
perdeler saklamış rengini
kimbilir nereye mor kim için yukarı
mavilere oturuyor yolda onların serin serin

uzaktan akan bir gezegen gibi yutulmuşluk
onun ay bulutlar dokunan güneşin
dikili içimden yakın bir hücrenin zirvesine
derinin üstünden altından bu konu derin

seni uzaktan sevmek aynı şarkı bir seferinde
söylemek onu her biri için
aşkların en gerçeği gerçeğindışı
o sadece yarattı rüyayı
uzun serilen kolları uyuyanları

yudum yudum sütü dökerek aşağılara
üstündeki bir his gizlidir delikten
içimi içimden çeken şey için
ağzının göl karanlığında yine uzayı aramak için

bu dünya bizden kopan bir parça
ve biz bu dünyanın en güzel öncesiyiz

   yarı

güzel insan ilk
ilk eski masalın likite ayrılmış elinde kendi olan ruhunu yakalamış
eklemiyle büyüyen toy bir oyuncak insan içi
bırakmak bir yakarış çocukluğuna bir mesaj olur
bu yüzden hayır olmaz diyor ruhunu aç tutacak hep
kendini bir sevse daha bir çocuk yine ozaman beni de ruhu

bu dünya boynuzun en uçundan çıkıktı ilk
bilmiyordu dışardan nasıl oraları
nefesi kesilince ciğerini buldu nefsi ilk
kendini terden yaratıp kana kana içmeler nefis
ince beyazdan parçaları göğüs kafesinde korudu
ortasından mühürledi bir davulcu çalsın tüm varlık için
kendini sevebilmek bir gün yakın ona
ama ilk yarayı kim açtı
başksının acısını kendine saydı
geri ver onu
güneşte elektirk bir fırtına gizli bir seremoni
güzel insan ilk
ruhunun annesi babasının
işte öyle vahşi bir kahin masalının
 

bırak kuşları gökyüzü gibi uçsunlar
ayrı tutma bir yağmurdan
sadece kavuşsun tek olmaktan korkusun
sen çağırmadan gelmeyenler efsunlar
ismini nasıl koydun ya herr şeyin
o şey senin kulağına ne fısıldamıştı o sade seni ortasına oturtunca esebilen bir rüzgar
hatırladığın şey yaslanmak bir ıssız kuytuya ve unutmak

buradasın benimle ve benimle değilsin burada
geçmiş şimdiki gelecek zaman 
karşısına durma yok bu böyle bir zaman
yakından yakan uzaktan sis ve duman
ya tam tersi bütün bir anlam
ya çapraz kurulan bir daha katman

14 Ağustos 2013 Çarşamba


  • yüklü zerrelerin cereyanı

    şu aramızdaki çekimin itimi diyorum ne güzel  
    bir rüzgar ki yıldızlardan çıkan yüklü zerrelerin cereyanı

    ve bir gün o bozulursa diyorum nasıl ve o nu ne titretsin ta ozuna kadar hükmetsin
    bir esirin ayın paralelinde kırbacını uzun vuruşu
    göz bebeğinin tersine uzanan resim

    geriye dönen kavşak
    benim için köprülerimi yaktın sis
    bir gün o biterse diyorum ipler bağlı kollarım düğümler biribirinde eriyecek her şey için, içine çözelicek ya
    kendine yapışan bir doğadan tekrar
    etin kemiğin kalbin en eski zihnin
    biribirinde eriyecek her şey için, içine
    çözelicek ya
     jöle kıvamı şeffaf son bir iç çekiş maddenin bu son buluşu süzülürken boşluklar

    sessizlik çok yüksek anlatmak için

  • bütün anlamların birbirine doyarak boşaltığı o zamansız delikler 
    bir mekanizma nedir organizma daha bir hayalken tekrar oradan
     

    çöpler vardı özüdür cevherin artıklık canlı
    kemiklerden ayarlamış aramızdaki azami uzaklıkları 
    önce yaratıp ölçsünmüş oynasınmış matrik uylukların tozların uzağında
    yıldız ölüşlerini görmek için sırtına yaslanıp tekrar bir doğumu yaşasın bırak
    o eski yıldıza ait bütün isimleri mesmerize 

    mesela yanar şeker adı karamelize tadına dolar taşar
    bu ahenkli bir tekrar
    bu tek şarkı
    bir ain halkalar etrafın içiçe
    tek vuruşun arkasına biriken olası düşlerin
    bir başka ona dalar gidersin
    bakışların uzun ve gözlerin dip yerin
    likit bir vorteks

  • in ortasında taşına bakan senin