puslu mesafelik bu yol yanına çakıl çaklı taşlar koymuş
ordaki çatıya tel germiş kuş bırakmış bi bak şimdi aynı a nı yaşamış
bir de dudağı tebessüm döküyor bukle göğsüne yaramaz dizin
bu camdaki güneş rüzgar gibi şimdi perde gibi
bileklerinden elleriyle boynunu uzatıp
kuma serilmiş boyunca uzayııp
ona dedim ki
kulağının içindeki su tüyleri
çocuk saçından çok sevip sulasın
bir tohum bıraksın ağzıyla dişleri
zümrüt kesilir şarkıdasın
çiçeklerin ilk açtığını görmek için
bir sır soysun kabuklarıyla dibini
ayaklarıyla çıplak basarken
atlarla koşarken hala
ah taa dışından tam ortasına dolana dolana güzelim
o iç kulağına
zar oyunu dolambaçın
kısık gözlü yıldızıyla
sesi kaçarken titresin ki ne olmuş etleri pamuk dalı onun
üşümez o burnun direğini tanır tırmanır örsü bir çekiç gibi
kıkırdak kuyulu kolları senin cam bacağın
kulak kemiğine duvarlarına
korkuna çiçekler sarılsın
bak orda sonsun
ve yudum yudum
kana kana
ve
çiçekler sensin
24 Şubat 2012 Cuma
14 Şubat 2012 Salı
ekoda banyoda
oysa ekolu bi banyoda
kopuk köpüklere balon katıyor
kapaklı gözüne ipek de kaçırmış
ahoh sarsıtan zemin
havada takla karyola atıyor
gün ve gün
ve güpegün dümdüz
yastıklarla birlikte hassas bir diz
bilek üstünde dikilmiş muz derili bir dirsek
birbirine sarılmış kuş teli ince biparlak
durdum durdum
kurdum kurdum
delik delip elmalara sordum
yeşil adama ışık saçan çiçekli bir yapraktım
o ışık hızıyla kuzey küreyi dolaştım
fas gülü uğultuyla başbaşa kaldım
kırkırmızıya herşeyi anlattım
ince dilim, tabaklara uzandım
esmer şeker ve şu limon şapkalı romun altına
bir kursak parmaklık ve bin muhabbet eldivenle
sabahın gözüne kaşına yıldızlı gecede daldım
yumurta çocuklara kaahkaha patlattım
ekmek som altın elmaslar gözünden
sıkılmadım döndüm tekrar bir tur attım
kopuk köpüklere balon katıyor
kapaklı gözüne ipek de kaçırmış
ahoh sarsıtan zemin
havada takla karyola atıyor
gün ve gün
ve güpegün dümdüz
yastıklarla birlikte hassas bir diz
bilek üstünde dikilmiş muz derili bir dirsek
birbirine sarılmış kuş teli ince biparlak
durdum durdum
kurdum kurdum
delik delip elmalara sordum
yeşil adama ışık saçan çiçekli bir yapraktım
o ışık hızıyla kuzey küreyi dolaştım
fas gülü uğultuyla başbaşa kaldım
kırkırmızıya herşeyi anlattım
ince dilim, tabaklara uzandım
esmer şeker ve şu limon şapkalı romun altına
bir kursak parmaklık ve bin muhabbet eldivenle
sabahın gözüne kaşına yıldızlı gecede daldım
yumurta çocuklara kaahkaha patlattım
ekmek som altın elmaslar gözünden
sıkılmadım döndüm tekrar bir tur attım
5 Şubat 2012 Pazar
durugölü
duru gölünden bir damla bakış
göğsünü dolamış kemiklerin kızağı
karüstü buz pençesi çiziyor
etlerini karıştırıp
hepsi altında saklı beklyor
kesik çimen orada genzime kaçıyor
bor ozan bir fincan içinde elden parmaktan kaşıklar çeviriyor
başı dönüyor başı
böldükçe dönüyor
ayıp diye bağırmış köşedeki adam
oysa aynalara dudaklı ruj sürüyor
ay aynalar aynalar sussanlar anlatanlar
göğsünü dolamış kemiklerin kızağı
karüstü buz pençesi çiziyor
etlerini karıştırıp
hepsi altında saklı beklyor
kesik çimen orada genzime kaçıyor
bor ozan bir fincan içinde elden parmaktan kaşıklar çeviriyor
başı dönüyor başı
böldükçe dönüyor
ayıp diye bağırmış köşedeki adam
oysa aynalara dudaklı ruj sürüyor
ay aynalar aynalar sussanlar anlatanlar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)