26 Ocak 2011 Çarşamba

kuran kim ki

demin geçen bir bisikletli daha
hızlanınca dönen tekerlekler karıştı
bir pervane gibi ışık işine dalarak
bilinen yöntemler denen kitaptaydı
yaşayan bacaklar ve duranları
işte böyle büyülü karıştı resimleri
döner tekerlek
sonra yol isimleri
karşımda oturmuştu bin sabahı bir saati
cayın yanında gölgeli oturma evi
duvarı yazılı koridordan geçip
yavaşça fincana çayı son eliyle
koyunca
yudumladıkça
kokularda okunuyor
ısınmış ağaçla karışmış deniz tuzu kokusu
işlenen ince iğnelerle
tek telinden bile ince
aşındırıp giriyor pürüzsüzce
sana ait öyle hissediyor
oturuşundan ayırt edilmiyor
olanların boyundan suyundan
söylenense hepsi aynı davulda ince deri
çocuk bir ürkekle birlikte karşılıyor
gelen bütün ayna cam gözleri

durum, bahçe duvar az




konuşma bozuldu terasta durun
beklemeyin koşarak
inin merdiveni eni de dönerek
en aşağıların aşağısını bilmek için
ince topuk kalabalık demir sesnini
o merdivenin sarsılma sesini
bir dalga suyunda gemilerin
içerde buharlı mutfakta dediler
basarak üzerine atlayarak
tabak çalan adamalar bulduklarını görmediler
sokak kenarında renkleri farklı bir duman ve gurup insan
fısıltılar
aralık bulunca sızıp dururken
ve yukarda boşalmayı bekleyen yüklü bulutlar
küçük, büyük ,sessiz, yeşil sesler
bazıları sert bakışları bazılarında bir korku daha vardı
lambayı dönünce hızlıca üşüyüp
karşında yağmurdan ışıklar
ve şehrin gerçek adı hareket
sağından solundan ruhlarla geçerken
dinlenmişti bütün hikayeler
sadece zamanı durdurabilisin dedi
gerisi ya da devamı gelenlerden

25 Ocak 2011 Salı

butamyarım

aydınlık tarafı karanlık tarafına sormuş
burası dolu muymuş
evet ya da hayır
bu artık tozda ve solmuş
dün ikinin arasında nadir yetişen bir kokuymuş
sesi içi
ya da uzak bir yeri
harikada yatan hiç mi bulunmuş
derdi katısı tortu
uykudan kaldıran donmuş bir eskimo muymuş
baktım kiri hıçkırık yüzüne
sırtından uzayan süzgeçlere
geçebildim mi delikleri
yankın balıkçının ağı dibi
herbini boynuboyunca
uzanmayı bilerek
sık yaptığı birşey gibi
ya da annesinin öğrettiği
ger ipi yutkun onu buradan
siyah seven saçının
rengi tüylü bir kuyu
düşmekten zevkle içine
belki gıdıklanan huylarımın huyu
ürkek kaplanı çalan
evleri kapısız ve şakasız
tok maklar mekler
ya da meli malı
kapalıyken bakabilen
tek gözüyle güldü
yüksekteki korkusunu birlikte içince
durgundum
yine geçiyor
tünel gezegeni
labirent çizen çok türde
ayık zevklerin estiği bir orman gibi
tadına baktın mı öncesine
hatırlar ve buldum gibi
işte burası soğuk kanatır
bunu nereden öğrendin ki
aydınlığın hemen yanı karanlığın
ikisi de senin yarın uzunca yarım değil miydi

24 Ocak 2011 Pazartesi

yol

cam
açık
yol rüzgar
durma su
balık kaygan
bulut
ağacı
yukarı kök
aşağı dünya
sonum ay
yanım ev
arkam kutu
gölge kız
gölde çocuk
dönen vapur
köpük dümen
yeşil konuş
eski bir kuş
kutu kedi
filin eli

23 Ocak 2011 Pazar

leoleo toytay =code spells spy unicorn


for within the company of my peers
l was not of want for much
whenever you were among their company
with different size in creatures
with uncountable contacts of their feathers
they are all readily available and
of wanting you
as much as you are in need of them
to see your own shadow or how becaming only a shadow
a story before its stolen
while create your body beating in a key note
some of them are believe that
it is only a bloody heart waving
egypt fire burns while they all on trying
to see without eye
than breaking the silence born
we sleep under the same sky
lay me down on your leaves as your deep
everlasting space is breathing
laughing cigars puffed in slow bright in a corner
as there is never anyone without in their hands
and water flowed like a golden niagara form
of the bottle to crashing over the rocks in the tumbler
and dissapearing
into the abyys of the mouth
this is a place ,a feverland on a dancing tree
if it is only there
magnetic needles always show
singing whales could be free

17 Ocak 2011 Pazartesi

inhale edilen partikülün solunum sistemindeki serüveni

özellikle hangi
anatomik biriktirici
ya da yaprak bükücüydü
hatırlasak mı
uzaklar sıkılmış otururken
gaz resimlerini içime çektim
bitmiyor bir keyif var
bilerek boşluğu bırakan
zamanı katlayarak küçültebiliyor
onlar eski dokunmuşlar
yağmur yağıyor
bir dur ve içine çek
inhalleri mi duyuldu
saklananları korkutur bu
havada asılı kalan bir bütün partikülü
likid mücevherin öyküsü
içime çektim yine dumanın
orman yangının
üçgenköküyle
daiireiçi
bir arka odanın önü
habersizmiş gibi kollarımız uykusu
bir perdenin ayaklara dokunan
bitmeyen sahnesi tekrar
kaçıncı içine çekim
giderek gözler kapanı
tüylerin uzanıp değebiliyor
oağacın buluta yakın en üst katında
tırnakların acıtmadan gezdiği yerler
kıvrak yollar girdap sesler
içine çeken başka göğüs kafesler
yağmur yağıyor
bir erkek ismiydi bir ara
ağaca aşık yağmura aşık ağacın
yağıyor
içime çek
biribiryle dönen dalgalar bakarken
suda emilen metaller ellerin
hangi çözücü bu eriyen
ve bağlayan boyun bileğini
çeken kaygan ipleri
içinden çek
geçir geçemeyeni
parçalarını bilen kaplayan
sizbiz demeyen biri

4 Ocak 2011 Salı

uykudaoda biliyor

yumuşak çalan uzay
tüylerine ayrılmış birileri
rüzgar böylece geçebilir
tel tel ayrılandan
balığın fanusu puslu girdabında dönerek
aynının gözünden dalar
başka bir ayın gözünden çıkarsın
aynanın arkasından baktın sen ama ayrısın
havayı hecelerce yuttun
susuzluğu kuraklıktan alıp
soğuk dik yamaçlı sırtlara
sıcak ellerle tırmandın
sıfırların susu
ve sırtı bir harita
yollarında dağları büyümüş
adaları taşıran yataklar
alışık
resimlerinde konuşan bir baykuş
ve sirkte gülen pengueni
sonrası bu nedenle mi
karanlıkta görebilen
buzun üstünde yaşar gibi
zor kaynak tuzu zümrüt yaşı
ve kollarına sarılmış bir bebek
ellerimizi bağladı
kalbi atan sarmaşıklar
şimdi güneşten bile korkmadan
büyüyen canavar
ısırmak ve
diş izleri birakmak
açılan deliklerde akmak için