15 Kasım 2014 Cumartesi

düş ile mek

tohum nasıl da düştü çiçeğin ağzında*n
henüz yaprakları beyaz onun damlası
toprağın katlarını inerken
biliyor gezegenleri çıkacak
kapsülün gizi önceden yanarak
bir dumanla bulutlara karışıyor
her ikinin bir arası var diye
sonra bulutları içleriniçine çek
gelemiyorum henüz sesler bükülüyor
önce tadını bulmam gerek
hep sayısız defaları
derinden olanı ayırmak zor
yeni*den oluyor bu
hareket ederken havaya değiyorum
elekriğin çıplağı çarpılıyor tekrar
titriyor en uzaklar gözümden sökülüyor


bir resim ayılıyor çizgisinden
neydi çözdüren
onu da dinliyorum
usulca dinlemek gerek
o narin bir dal bir ceylanın şeffaf boynuzu
kolların bana doğru uzuyor
biliyorum
daha bana dokunmadan çocuklara dokunuyor
biliyorsun
küçük adalarla geliyorum
parmakların izler yavşça siliniyor
ne kalıyor geçitlerde biriken
öyle kabuklar da çözülüyor
bekle denmez bunun için
burası korkuların eksiklerden oldurduğu dünya
öncekinin sonlarına anların sıralandığı keskin hatıra
sen de bilirsin biraz kendinden
ama Asıl burası hiç dinmeyen ' o ' nefes için
her şeyle aynı anda
aynanın eskisi kırıkların sonrası yok burada






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder