31 Ağustos 2010 Salı

duyukuyu

kal+bin+kul+ağı kuştüylü yastıkta dinlen miş
kesik atışlarına dirense durur
küçük dilini gıdıklayan çekirdekler kelimesi
plastik gıcırtısına dalıpta
iç mi
geçirdi mi
yağmurun başına uzanmıştı oysa
gözü kapalı damlası kayarak
bir bilete binip eski adaya
üstü çıplaktı da
gözü saydam olana baktı
etleri birleştirdiler
birisi uzaktandı
elektrikli balığı çarptı ikiye
duyu bu
dökülürse çözer bizi
ve düğümler gırtlak kuyusunda
oraya neler düşmedi
yutak borusuna üfledi
örsü üzengi inledi
korkmuşlar mezarına
sevdiği dilleri ekip bekledi
toprağa saklananlara hüzün verip
gökyüzüne kaçanlara ateş verecekti
dilin biri önce saklandı
sonra gökyüzüne kaçarken dondu kardı
beyaz yağdı yüzüne
diline yeşil kaydı
bu yut beni sesi
şu yutulmuş olma keyfi
miğdesinden köküne
damar damar
kan kan
bilinmeyen renklerin annesiyle
tek kapılı ay kalbine
çözüldü buz kalbi
nefret kanat oldu
geri geri uçtu eve buz kraliçesine

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder